Unutmadım seni hep aklımdasın ama vakit bulamıyorum. Yoğunuz çok yoğun Joygame büyüyor ve büyüdükçe işler ağırlaşıyor. Kalite Güvence ekibi türlü türlü sorunlarla uğraşıyor, boş vaktinde yine sorun arıyor! Arada kaliteyi arttırmak için önerilerimizde olmuyor değil ama temelde uğraşımız hep sorun. Oyunda, sunucuda, sitede, sistemde, dünyada… Online oyun dünyası sabit değil sürekli bir heyecan sürekli bir stres. Çok yorucu çok yıpratıcı ama hem size duyulan güven hem de müşteriniz olan 7’den 70’e bir kitle için çalışmak gerek. Her iki tarafta işinize saygı göstermenizi ve çok çalışmanızı hak ediyor.

Yazmayı seviyorum ama çok oyun oynuyorum, test için. Bilmediğim dillerde, bilmediğim kültürlerden çıkan oyunları dinliyor bazende kendi kültürümden bir şeyler oluşturmaya çalışıyorum. Yenilikler o kadar fazlaki kendinizi sürekli geliştirmek zorundasınız, umarım buna ayak uydurabiliyorumdur.

Arada zevk için oynadığımda olmuyor değil ama fazla uzun süremiyor malesef. Oynayacak başka şeyler buluyorum kendime oyuncaklardan ziyade. Hayal gücümü doyurmak için filmler, diziler seyrediyorum hayaller kurmaya asla ara vermiyorum. Bir gün bazılarının gerçekleşeceğine inanıyorum. O zaman hepimiz mutlu olacağız. Baksana kurtlar taksimde ulumaya bile başladı! Bir hayal gerçekleşti ama birazda gerçek hayata dair hayal ettiklerimizi başarmak gerek. Onlara da sıra gelecek!

http://www.noob.us/entertainment/japan/

http://www.noob.us/entertainment/japan-part-2/

Alıntı:

“this is what happens when you drop an atomic bomb on a country”

İzlediğinize pişman olacaksınız şimdiden uyarayım, neler oluyor bize şarkısı favoriniz olacak.

Bir süredir Windows Sunucular ve Microsoft teknolojileri ile haşır neşir olduğumdan
ASP.NET’e ve MVC Framework’üne yoğunlaşmaya başladım. Django ile uğraştığımızdan dolayı MVC ile çalışmayı öğrenmek hızlı oldu. Öncelikle MVC’nin açılımı ile başlayalım Model, View, Controller. Modeli genelde veritabanında ki tabloların yapısı ve durumlarını belirlemek için kullanıyoruz, controller adından da anlaşılacağı üzere işlemleri kontrol ediyor ve sonuçları View kısmına aktarıyor. Bunları Visual Studio gibi bir aletle yapıyorsunuz ki sanırım işin en ilgi çekici kısmı burası. Basit bir sinema sitesini belki 1 saatte temel olara tasarlıyabiliyorsunuz ki MVC’nin tutoriallarına baktığınızda ilk bölümde böyle bir sistemin anlatıldığını göreceksiniz. Tabi Amerika’yı yeniden keşfetmiyorum bu özellikler yeni bir şey değil ama sonuçta burada kendi tecrübelerimi ve yaşadıklarımı anlatıyorum. Visual Studio projeyi geliştirmek için harcadığınız zamanı çok ama çok azaltıyor. Düzgün dökümanlarda gerek asp.net sitesinde gerekse bloglarda ve çeşitli topluluk sitelerinde mevcut.

MVC’nin diğer bir özelliği tasarımın çok temiz bir şekilde yapılması. Hangi dosyayı nereye kaydetmiştim, şuna nasıl ulaşacağım derdi yok. Neyin nerede olduğu Solution Explorer’da göründüğü gibi çok açık bir şekilde anlaşılıyor. Controller kısmına sağ tıklıyorsunuz ve bir controller oluşturuyorsunuz. Oluşturduğunuz controller ilgili urlyi view’a yönlendiriyor.

public ActionResult Selam()
{
return View();
}

Şeklinde kısacık bir fonksiyonla /url/controllerBaşlığı/fonksiyon şeklinde işlem yapabilir hale geliyorsunuz. Ama önce Selam yazısına sağ tıklayıp yeni bir view oluşturmanız gerekiyor. Bunların hepsini saniyeler içersinde yapıyorsunuz. View oluştururken modelinize göre otomatik bir liste ya da listeye bir şey eklemek için Create sayfalarını otomatik oluşturabiliyorsunuz. Bu sayfaların tasarımlarını kontrol etmek elinizde isterseniz hepsini otomatik bir şablon üzerinde çalıştırabiliyor ya da ayrı ayrı templateler oluşturabiliyorsunuz. İnşallah yakın zamanda güzel örnek sitelerle karşınızda olacağım. Belki bir tanesini oluştururken video çekerim böylelikle ne kadar sürede neler yapabildiğinizi daha rahat anlarsınız.

Küçüklüğümden beri bu tarz oyunlara meraklıyımdır. Arkadaşlarım top oynarken ben elime geçen ve bir birine benziyen evdeki mandallarla, iğnelerle, satranç taşlarıyla çeşitli oyunlar kurgular ve kahramanı olurdum. Vakit ve rakip buldukça satranç oynardım ama esas gelişme eve bilgisayar almamla yaşandı.

Oyunlara çok vakit harcadığım tahmin edilebilir bir şey… Bilgisayarla alakalı olduğumu ve oyun firmasında çalıştığımı bilen herkes zamanında oyunlara ne kadar vakit ayırmış olduğumu anlar. Düşünüyorum nelerle zaman geçirdim? Starcraft 2 içlerinden en iyisiydi sonra Age Of Empires, Age Of Empires 2, Sudden Strike serisi, Blitzkrieg, Commandos, Chicago, Disciples, Heroes of Might And Magic, Red Alert serisi, Warcraft serisi, Hearths of Iron, Total War, Warlords Battlecry serisi, Battle for Wesnoth, Dune, Tiberium Sun gibi onlarca oyun…

Elbette günlerimi bu oyunları bitirmek için harcadım. Sonlarını öğrenmek, bölümler arası sinematikleri izlemek en büyük zevkimdi ve çok eğlendiğimi kesinlikle söyleyebilirim. O zamanlar ingilizcem şimdiki gibi iyi değildi. Sırf oyunlarda brifing kısmında ne söylendiğini anlamak için sözlüğü açıp çeviri yapardım. Bazı konularda o kadar kendimi geliştirdim ki bir ordu verseniz savaşa götürebilirdim!

Strateji oyunları ingilizcemin yanında başka bir özelliğimi daha geliştirdi, hayalgücümü. Aynı zamanda strateji kurma, geleceği tahmin etme, olayları olmadan önce planlayıp ona göre hareket etme kabiliyetlerini kazandım. Nerde nasıl davranacağımı, ne olursa ne yapacağımı bu oyunlarda edindiğim yetenekler sayesinde hep bildim.

Plan yapabilmek, gelecek hakkında olasılıkları tasarlamak güzel şey. Bunları strateji oyunlarına borçluyum ve bu konuda geliştiricilerine minnettarım. Kıymetleri pek bilinmesede onları takdir eden ve iyiki varsınız diyen ufak bir kesimin olduğunu umarım biliyorlardır.