Location Location Location

Bazen gök yüzüne bakıp ne kadar küçük olduğumu düşünüyorum sonra aklıma yıldızlar geliyor. Onlar da ufak gözüküyorlar ama etraflarındakiler için ne kadar büyük ve önemliler. İnsanların size nereden baktıkları değil sizin kim olduğunuz önemli.

İnternet Neden Sansürlenir?

Bir süredir politik yazılar yazmamayı kendime adet edinmiştim. Blog’un eski takipçiler burada çok daha fazla yazının olduğunu hatırlayacaklardır. Bugün bir istisna yapacağım ve politik bir kaç konuya değineceğim. Güç kontrol etmesi zor bir şeydir, zayıf insanlar için… Elinde gücü bulunduranlar tarihin her döneminde bu gücü korumak için başkalarına eziyet etmiş, onları köleleri haline getirmiş ya da çaresiz bırakmış. Roma neden güçlüdür? Çünkü Roma diğerlerini sömürmüştür. Bir devleti altını için yok eder, binlerce insanı katleder. Güçlendikçe refahın tadını alır ve tadını aldıkça uyuşturucu gibi ona bağımlı olur. Kaybetmemek için herşeyi yapar.

İngiltere neden güneşin batmadığı ülkedir? Çünkü tüm dünyada sömürgeleri vardır, sanayi devrimini sömürgelerden ettiği hammadde ve iş gücüyle pekiştirmiştir. Halen orta doğuda ya da afrika’da bir olay çıksa ingilizleri orada görebilirsiniz. İspanyollar farklı mı? Portekizliler? Amerikalılar? Amerika diye bir ülke yokken sömürgeciler buraya yerleşmiş orada yaşayanları katledip sonunda sömürgesi oldukları ülkeyle savaşarak bağımsızlıklarını ilan etmiş. Bugün popüler amerikan kültüründen çıkan öğelerle dikkat edin kültürleriyle diyorum tüm dünyayı sömürgesi haline getirmiştir. Demin akşam yemeğinde bir şeylerle uğraşmak istemedim ve hazır yemek söyledim. Şu an bir amerikan şirketinin barındırdığı sitede blog yazıyorum. Kendi yayınladığım sitelerimde yine temelde amerikan şirketleri üzerinde barınıyor. Mail adresim amerikadan, girdiğim sosyal paylaşım siteleri ki bunlara bu sisteme karşı olduğunu söyleyenler de dahil “amerikan”. İzlediğim diziler amerikan ve ingiliz, müzik aynı şekilde. Oynadığım oyunlar amerikan oyunu vs vs.

Şimdi diyeceksiniz ki sen bunları isteyerek aldın. İsteyerek kullanıyorsun. Aynen öyle peki neden istiyorum? Bunlar olmadan hayatım çok mu kötü olur ama çevre, ortam bunları tüketmeye beni zorluyor. Ama arada bilinçleniyor ve etrafımdaki zincileri koparmaya çalışıyorum, dünyayı araştırıyor yeniliklerden haberdar olarak kendimi güncelliyorum. Hatta bir şeyler ürettiğim bile söylenebilir. Tüketenden üretene geçmek, bilinçlenip hayatıma yön vermek… İşte sisteme ve gücü elinde tutanlara karşı ettiğim en büyük küfür budur.

Bilgi çağı diyorlar bu çağa! Sizce bilgiyi tutan bu çağda en güçlü kişi değil midir? Bir belge internete sızsa? Binlerce kişi sokağa dökülebilir, devletler, hükümetler yerinden oynayabilir. Şirketler bir gece batar, süperstarlar süpernova halinde patlayıp yok olur… İnternet’te çöp veri çok fazla ama iyi şeyler de var. Sizi akıllandıran, düşündürmeye sevk eden. İşte bu yüzden internet o eski kafalı ya da tam tersine çağın ilerisindeki şirketler ve politikacılar için bir tehdit. Kimisi değişmekten korkuyor kimisi sadece elindeki gücü kaybetmekten. Yazılı basın bitti bunun farkındasınız umarım? Televizyonların bir anlamı kalmadı benim için, açmıyorum bile. Müzik her yerden erişilebilir bir şey. Parayla satmanız için gerçekten kaliteli eserler çıkarmalısınız. Filmler ve diğer eserlerde aynı şekilde… Kaliteli içerik isteyen insanların sayısı gittikçe azalıyor. “BBC böyle bir dizi yapıyor TRT neden yapmıyor?” diye sorabiliyor. Neden ana yasaya aykırı işler yapılıyor, yolsuzluklar yapılıyor, kimlerin cebi doluyor diye sorabiliyoruz. Patent muhabbetinin ne kadar kötü olduğunu, bilginin insanlıktan saklanarak çıkar sağlamaya çalışıldığını görebiliyoruz. Birileri yanlış işleri internette paylaşıp olanların farkında olmamızı sağlayabiliyor. Farkındalık diyorum size! Araştırırsanız bulabiliyorsunuz gerçekleri!

Ama dediğim gibi, güç kontrol etmesi zor bir şey. Zayıf insanlar için hele… Onlar gelecekten korkuyorlar, tek dertleri pozisyonlarını korumak. Ama şu gelen kötü neslin içinde bazıları varki onlar her şeyin farkındalar. İşte onların önünü kesmek için, daha fazla kişinin farkındalığına engel olmak için internet denilen şu bilgi ve paylaşım ağını sansürlemeye, engellemeye çalışıyorlar. SOPA sadece amerikayı değil tüm dünyayı tehdit eden bu karanlık gücün harekete geçirdiği tek bir çark. Onlar her yerde. Ellerindeki imkanlarla sizleri uyutmaya çalışıyorlar. Şu video Star Trek Next Generation’ın sonunu gösteriyor. Bir izleyin:

Bunu izlemeden büyüyen bir nesil görmek ne acı! Öyle mükememl bir final sonunda yazarları size evrenin sınırlarının tam kafanızın içinde olduğunu açıklayarak asrın kıyağını yapıyor. Aklınıza hiç gelmemiş şeyleri, olasılıkları edineceğiniz bir kaç ekstra bilgi ile görebilirsiniz. Bu sisteme, sizi esir alanlara muhtaç olmadığınızı, aslında düşündüğünüz kadar kötü olmadığınızı, sevildiğinizi fark edebilirsiniz. Yeterki araştıp etrafınıza bir bakın. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna kendiniz karar verin. İnternet yasaklarını protesto eden binlerce kişinin “bir kaç pornocu” olmadığını görün. Sizi koruyan, sizin haklarınız için mücadele eden, özgürlük ama en önemlisi insanlık için çalışan kişilerin olduğunu fark edin. Onlardan korkmayın ve destek olun, destek olmasanız bile köstek olmayın.

Belki hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olamayacağız, belki özgürlük diye bir şey yok ama en azından kendimizi daha iyi birer insan yapmak için çabalayabiliriz. Bu konuda başka insanlardan internet gibi dev ağlar aracılığıyla yardım alabiliriz. Başkalarına yardım edebiliriz. Bakarsınız tahmin edemeyeceğimiz bir şey olur ve dünya değişir? Mümkün değil mi? Kim bilir bunu?

Sizinle dalga geçen büyük şirketlerin, politkacıların kuklası olmayı bırakıp düşünen birer insan olmanın vakti gelmedi mi? Değişimin vakti? Fazla gaza geldik şimdilik bu kadar yeter. 🙂 Yazı uzun too long didn’t read çekecek olanlara laflar hazırladım.

https://twitter.com/#!/search?q=%23SOPA
http://mashable.com/2012/01/20/sopa-is-dead-smith-pulls-bill/

Linux Mint

Pardus ile ilgili endişeli haberler yayınlana dursun uzun süredir uzak durduğum Linux dağıtımlarına ufaktan dönmeye karar verdim. Distrowatch üzerinden dağıtımları incelerken birinci sırada bulunan Mint gözüme çarptı. Şimdilik gayet güzel çalışıyor, bir süre VM’de ve ofisteki test bilgisayarlarından birisinde deneyeceğim. Ardından tamamen geçmeyi düşünebilirim. VM’de performansı gayet güzel ama donanımın musluğunu da ona göre açtım. Bakalım nasıl çalışacak 🙂

Blogculuk Ölmedi Arkada Yaşıyor

Bizim evin aşağısında bir bahçe var. Küçük çok büyük değil.(fena cümle oldu) Ha çoğu ergen için büyük sayılabilir hani yeni nesilin pek yeşil gördüğünü sanmıyorum. Arada geçerken bakarım çiçeğin haline var mı bir dertleri diye. Şimdi oturup teknik yazılar yazsam hikayelerimi paylaşsam birisi gelecek çalacak ya da başka bir ergen gelecek ve lan bunu daha önce biri yazmış mı demeden aynı şeyi baştan yazacak. Kendimizi ne kadar tekrar ediyoruz değil mi? İnternet çok sesli topluma güzel bir katkıda bulundu sesimizi çıkarabiliyoruz artık ama biraz gürültü yapmaya başlayalı çok olmadı mı? Yazının ilk cümlelerini okuyan birisi geri kalanı okumazsa ne güzel aldanacak 🙂 Başında yazan şeyle ortasında yazan aynı değil ki. Size doğruları söyleyip yalan söylemeye başlamadıklarını, kaynaklarınızı nasıl kontrol edebilirsiniz ki uzman değilsiniz. Açık sosyal paylaşım sitelerinin sonu acaba kapalı topluluklar oluşturmak mı bilemiyorum. Elde çok fazla veri var ve bunların sürekli kontrolü bence büyük bir enerji kaybına yol açıyor. Var olan veriyi sürekli güncellemek gerek, tekrarları ortadan kaldırmak gerek. Wikipedia’da bu işi gönüller yapıyor tek tek yazılara bakıyorlar ya da siz yanlış bir şey buldunuz mu düzeltiyorsunuz. Bu kontrol süreci tamamen insana bağlı olduğunda arada bir kaç dakika içersinde ya da saniye birilerine yanlış bilgi verilme olasılığı artıyor. 9gag gibi bazı siteler anasayfaya almadan önce alt sayfalarda yayınları veriyor popüler olur beğenilirse anasayfada paylaşıyor. Burada iş yine insanda ama sürekli tek bir sayfa üzerinden binlerce insan aynı şeylere baktığı için hataları ve tekrarları bulmak daha kolay. Verinin boyutu kadar hangi kanal üzerinden geldiği de önemli. Dağınık bir yapınız varsa kontrolünüz zorlaşıyor ama kontrolü fazla sıkarsanız da kullanıcıyı kaçırma riskiniz var. Peki yapmalı? Düşüneceğiz.

Bir süredir Tornado için vakit ayırmaya çalışıyorum Django ile daha da haşır neşir olmadan önce etrafta neler var neler yok bir göreyim istedim. Tornado kodlarını ilk açtığında etrafta pek fazla kaynak yoktu. Kaynakların ve kullanıcısının artmasıyla birlikte biraz ilgilimi çekti derken ESN’i gördüm. Bir oyun firmasında çalıştığım için yeni teknolojileri sürekli takip ediyorum teknoloji dediğim oyunlar tabiki. Battlefield 3 için ESN çok güzel bir sistem yapmış ve epeycene Python kullanıyor. Frameworkleri biraz tuzlu olmasına rağmen insana moral veriyor. Python temiz bir dil en çok bu özelliğini seviyorum temiz bir diller backend tarafında performansa dönük çalışmalar yapmak eğlenceli olsa gerek. Bloglarının bir kısmına şuradan bakabilirsiniz.

Veri dedik çok fazla kontrol lazım dedik sonra python dedik backend dedik bir şeyler çıkar buradan 😛

Özgürlük!

William Wallace gibi bağırmak mı gerekiyor özgürlüğü hak etmek için? Gerçek özgürlüğü ölürken bulması da garip değil mi? Sadece öldüğünde kendini tutan dünyevi tüm bağlardan kurtulabilmek. Sorumluluklardan, çaba gerektiren saçma savaşlardan ve kavgalardan. we’ve got a system you’re going to use it we call it freedom and you are free to choose it. threshold ne güzel söylüyor. özgürlük kavramı bile bizi özgür olmaktan alıkoyuyor. Aklımızı özgür bırakmak gerek…

Yaşıyoruz

İki sayfa yazı yazıp fazla özel oldu diyip silmek…

İnsanlarla çeşitli tecrübeler yaşadıktan sonra onları okuyabilmek eğlenceli olduğu kadar hüzünlü. Egolarını kontrol edemeyenler, küçük hesaplar peşinde koşanlar, intikam isteyenler, ayılar ve aç olanlar… türlü türlü insan var şu hayatta. Mutsuz bir şekilde yaşıyorlar ve bunun farkında değiller. Caddeye çıkın ve yürüyün(bu saatte değil) insanların yüzlerine bakın. Çoğunun mutsuz olduğunu göreceksiniz. Sonra bir mağazanın önünden geçin ve camda kendinize bir bakın. Nereden geldiniz ve nereye gidiyorsunuz? Mutlu musunuz? Sizin de bir insan olduğunuzu unutmamanız gerekiyor. Olaylara farklı bakma yeteneğiniz olabilir ama kriz anında saçmalama olasılığınız beyniniz bir yerlerinde kilit altındaki “olasılıklar” kasasında tutulmakta! Bu kasanın en büyük özelliği tam olmayacak vakitlerde açılıp kendi kendini yok etme programını devreye sokması.

Saat 1’e geliyor fazla saçmalamadan bitireyim yazıyı. Sonra döneceğim bu konuya not düşeyim.

Daha İyisini Hak Etmek

Bu dünyadan bu sistemden daha iyisini hak ediyor muyuz? Yoksa kendimizi yok etmeye mahkum muyuz? Bu aralar dünya çok karışık, insanlık saçma sebeplerle birbirini yok etmek için çalışıyor. Gördükçe sıkılıyorum ama üzerinde fazla düşünecek vaktim yok. Bir şekilde vakit bulabilmek lazım, bu blog’a zaman ayırmak kafamızdakileri ortalığa dökmek… İnsanların uydurduğu sebeplerle başka insanları öldürmek garip… Ekonomik, siyasi sebeplerle insanların egolarını tatmin için batan şirketlerle dünya çok güzel ilerliyor. İlerlemeyi bu şekilde gören kişilere ne kadar mutlu olduklarını sormak lazım. Geçen otobüsten bir kaç dakika kendimi özgür hissettim güldüm, sonra “omg! omg! im gonna die!” moduna geçtim. Bazı şeyleri geride bıraktıktan sonra özgürlüğü kısa bir sürede hissetmek güzel bir şey ta ki gerçekte özgür olmadığınızı fark edene kadar. Özgürlük nedir ki hem? Kim gerçekte özgür? Bayram öncesi ufak bir otobüs kazası yaptık ve açıkçası hiç korkmadım hatta epeyce güldüm. Hayatı ciddiye almayı bıraktım mı? Acaba özgürlük dedikleri şey bu mu? Hayatın kendisini bile umursamamak? Ne çok soru, düşünecek ne az zaman var!

Beyin çorbasından sonra durumumuzdan bahsedelim, iyiyiz sağlığımız yerinde. İşler yoğun yeni oyunlar geliyor. Yeni bir site açtık bitince duyuracağız, sinezine güzel gidiyor. Başka başka? Gitar çalmaya çalışıyorum yavaş yavaşta olsa çalıyorum kardeşim! Bir şeyler öğrenip sonunda başarılı olmak güzel bir his. Herkese garip garip hobiler edinmeyi tavsiye ederim. Küçükte olsa hayatta bir şeyleri başarabilmek güzel şey.

Sağlıcakla Kalın,

Ceyhun

İndirimli Uçak

Evet yanlış duymadınız sadece bir kaç milyon dolar taksitle indirimli bir uçak sahibi olabilirsiniz! Hadi ama uçak satan birisi reklam için benim blog’u mu kullanacak? Olabilir tabi neden olmasın… Takipçilerimin arasında uçmaya meraklı insanlar mutlaka vardır şahsen ben ne fazla yükseklerde uçmayı ne de fazla derinlere dalmayı severim. Heyecan arıyorsak daha sağlıklı şeyler var fight club gibi. 😀 Etraf reklamlarla dolu, çok büyük bir sektör reklamcılık. İnternet reklamcılığı konusunda kendimi geliştirmeye çalışıyorum hatta e-ticaret konusunda uzmanlaşmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Bu konuda kullanılan çeşitli araçlar veya kanallar var. Google Adwords en bilineni, organik sonuçlarda çıkmak için SEO muhabbeti var, mailing var, viral marketing var… var oğlu var. Bunların dışında Facebook çok önemli bir mecra, yabancı ülkeler özellikle Amerika için twitter oldukça önemli. Bloglar, site tasarımını kullanıcıya göre yapma ıvır vızır tonla detay var ama temelde kullanıcıyı yormayacak bir tasarım ve özgün içerik her şeyin anahtarı. Kullanıcıya istediği, aradığı şeyi sunmak başarıya giden yolda en önemli unsur. Tabi bu aradığı şey markanızsa ya da aradığı şeyi “ararken” markanıza da bir gözdermisinde fayda varsa işin uzmanlarıyla çalışmak faydalı olacaktır. Ama bunu yaparken kendinizi de geliştirmeyi unutmayın. Bir bakmışsınız siz de bir profesyonel olmuşsunuz 🙂