Çok oldu yazmayalı, meşgulüm tabi ondan uğrayamıyorum günlüğüme yoksa kesinlikle tembellikten değil! Joygame’de son ayların en aktif günlerini yaşarken bir şeyler yazabilmek güzel bir duygu, zaten bu yazıda bahsedeceğim şeyler genelde duygularım ve hayattan kesitler.
İşiniz başkalarının hatalarını bulmak ve düzeltilmesini sağlamak olunca hayatınız değişiyor önce bunu paylaşmak istedim. İşime başladığımdan beri detaylara, hatalara, olası güvenlik açıklarına ki bunlar sadece yazılımsal değil mantık hataları, camla birlikte açık unutulmuş klima gibi şeyler de olabiliyor gözüme gittikçe daha fazla batmaya başladı. Neye el atsam bir hata buluyorum, daha iyi olması için sürekli bir fikir oluşturuyorum ama bu fikri şekillendirebilmek için yeni şeyler öğrenmem gerekiyor. Kafam çok dolu… sürekli bir şeyler düşünmek, sorunları ve çözümleri aramak beni yıpratıyor. Ama açık konuşayım hoşumada gidiyor. Bir işe yaramak bir şeylerin geliştirilmesine yardımcı olmak çok güzel bir duygu. Uzayan üniversite eğitimimin bu “işe yarama” arzusuna katkısı büyük olsa gerek.
Öğrencilik hayatımda hep başarılıydım, hep zeki olduğumu düşündüm ve gelecekle ilgili planlar yaptım. Hayata atılıp ilerledikçe planlarımın tutmadığını ve başarısız olabileceğimi hatta bazen olduğumu fark ettim. Başarısız olmanın, beni sevenleri hayal kırıklığına uğratmanın acısı çok büyüktü. Bu stres, bu hayal kırıklığı beni belki de ömrüm boyunca yiyip bitirebilirdi, düşünün Big Bang Theory dizisini izlediğimde bile kendime kızıyordum; lanet olsun bende şuan bir şeyleri keşfedip, akademisyen olmuş olmalı, tüm hayallerimi gerçekleştirmeliydim diyordum. Dediğim gibi başarısızlığın acısı çok büyüktü ama onu kabullenmek ve yola devam etmek, yeni fırsatları değerlendirip kendini geliştirmeye, büyümeye devam etmek o acıdan çok daha büyük ve önemliydi.
Kendimle yüzleşmem çok uzun sürdü. Ama sanırım ailemden dolayı olsa gerek asla durmadım. Hatalarımdan ders çıkarmayı, hayatla barışmayı hep başardım. Olgun ve duygusal birisiyim, daha önemlisi mantığımla yeri geldiğinde duygularımı bastırmakta oldukça başarılıyım. Kendini kaybetmemek, soğukkanlı kalabilmek ve bir “duruşa” sahip olmak gerek.
Dindar birisi miyim? Bilmiyorum… izlenildiğimi fark edip ağladığımı hatırlıyorum. Böyle bir inanç kendimi kontrol etmemde ve daha iyi birisi olmak için çalışmamda en büyük yoldaşımdır. İzlenildiğinizi fark ettiğinizde ya da daha doğrusu “hissettiğinizde” hayatınız komple değişir. Bu yükü kaldırabilmekte ayrı bir sorumluluktur. (İzlenilmeyi anlamayan yazıyı okumasın ve bir daha bu siteye girmesin lütfen, izlenilmek derken tek bir şeyi kastetmiyorum ama açıklama yapmayı gerekli görmüyorum.) İzlenilmeye layık olmak, kötü bir şey yapmamak, kendini kirletmemek zor bir iş.
Bende bir izleyiciyim, hem de iyi bir izleyici. Acaba kimi taklit ediyorum? İnsanları küçüklüğümden beri izler ve onları dinlerim. Belki olmayı başardığım kişi bu şekilde ortaya çıkmıştır. Çoğu insan izlemeyi ve dinlemeyi beceremez ama ben hep iyi bir dinleyici olmuşumdur. Bunları başarabildiğim içindir ki insanları çok iyi anlıyor ve onlar için üzülüyorum, daha iyisini hak ettiklerini kendileri bile bilmiyorlar. Onları anladığınız zaman ilişkilerinizin ne kadar iyileştiğini tahmin bile edemezsiniz. Ama duygularınızı kontrol etmeyi her zaman bilmelisiniz aksi takdirde nefret ve kızgınlık size çok çabucak hakim olabilir. İnsanlar sizi rahatça kızdırabilirler. Farklı insanlar karşısında sabderebilmek çok zor. Bazen imkansız ama ne derler bilirsiniz imkansız diye bir şey yoktur, imkansız için çalışmalıyız.(Burada coştuğumu fark edip yazıyı kestim)
Bugün işten eve gelirken yanımda ufak bir çocuk oturuyordu, ona bakarken, ona yardımcı olurken iyi bir baba olabileceğimi düşündüm. Hayat deşiyor ama durmadan ilerlemeye devam ediyor. Eskiden esmerlerden hoşlanmayan onları beğenip, sarışınlardan nefret eden onlardan hoşlanmaya başlayabiliyor, daha iyi bir evlat, daha iyi bir arkadaş ve belki o asil hanımı bulduğumuzda daha iyi bir eş olmayı başarmak bizim elimizde. Çünkü hepimiz daha iyisini hak ediyoruz.
Selametle kalın.